16 Mart 2010 Salı

Bu anı dijitalize etmek ister misiniz?*

Artık anınızı bir fotoğraf kağıdında ölümsüzleştirmek yetmiyor. Zira zamanın ve farelerin kemirici eleştirisinden ortada ne ölümsüzlük kalıyor, ne de evladiyelik anılar...


Dondurulmuş bir çağda yaşıyoruz. Yiyeceklerimiz, içeceklerimiz hatta yeni multimedia(çoklu ortam) olanaklarıyla her anımız dondurulmuş, kayda alınmış vaziyette. İddiam size hafife alınır gelmesin zira, şu sevgili dünyamızda 135 kişiye bir güvenlik kamerası düşüyor.Bir ingiliz günde ortalama 300 kez kameralar tarafından görüntüleniyor..



Çok az kişi yazdı, çizdi. Telefon dinlemelerinden muarız bir toplum olduğumuz ve 3G çılgınlığa kapılıp gittiğimiz, hiç değilse gitmeye meyyal olduğumuz şu günlerde, görüntülü konuşmalarında dinlenebileceğini (yani izlenebileceğini) biliyor muydunuz. Benden duymuş olmayın!..

Esas konumuza dönelim. Ben dijital fotoğraflar ve yeni baskı teknikleri üzerine yazmayı murad etmiştim. :D Konu giderek distopyalara, George Orwell'lara, 1984'lere, Biri Bizi Gözetliyorlar'a gideyazıyor...



Teknikler çok gelişti. Neredeyse sahip olduğumuz her cihazın fotoğraf çekme yeteneği bulunuyor. Hatta olmayanının yüzüne bakmıyoruz, poz vermiyoruz. Sabahları aynaya bakmayanımızı 2 megapixelden aşağısı kurtarmıyor... Peki bu kadar dondurulan hayat nerelerde saklanıyor, çıktısı alınıyor mu, basılıyor mu?



Kodak 'ın 2007 verilerine göre çekilen dijital fotoğrafların pek çoğu basılmıyor. Böylece de yaratıcı teklif ve teknikler, kullanıcının beğenisine sunuluyor.



Bunlardan en rağbet göreni Online Dijital Baskı. Siparişlerinizi web üzerinden verip, fotoğraf çıktılarınızı kargo ile teslim alıyorsunuz. Üstelik çok cüzi! Denemenizi tavsiye ederim.

* Bu yazı Milliyet Blog'um da da yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: